BOZKURT VE TÜRKLÜK
Türk destanlarındaki Işık, Kutlu Dağ, Bozkurt gibi motifler, kuşkusuz birer simgedir. Bozkurt hayatiyetin, milli rehberin, kurtuluşun, özgür ve bağımsız yaşamanın simgesi olmuştur. Türk tarihinde pek çok kahraman, Bozkurt simgesi ile temsil edilmiştir. Aşına sözcüğünün hem bozkurt anlamına gelmesi, hem de Hun ve Göktürk hükümdar sülalesinin adı olması rastlantı değildir.
Bozkurt'tan türemiş olma inancı, Türkler'e uzun çağlar boyunca kıvanç ve güven vermiştir. Türkler'in dar zamanlarında ve millet yaşamında büyük etkisi olacak hareketlere girişilirken Bozkurt onlara yol göstermekte, kılavuzluk yapmaktadır. Türk'ün başı çok sıkıştığında Bozkurt'un ortaya çıkarak onu kurtarması, evladı üzerine şefkatle eğilen bir ana-baba duygusunu hatırlatacak ölçüde derin bir anlam taşımaktadır. Sanki Bozkurt, Türk milletini manevi bir alemden sürekli olarak takip etmekte, çaresiz zamanlarında ona yol göstermektedir.
BOZKURT'UN TÖRESİ
Bozkurt, fevkalade töreli bir varlıktır. Bir Bozkurt ailesi, bir başka Bozkurt'un kendilerine katılma isteğini, birtakım sınavlar uygulayarak kabul eder. Yuvadan ayrılmak isteyen bir bozkurt, aileden izin almak zorundadır. Her Bozkurt ailesinin ve ortak hareketlere katılan bozkurtların bir başkanı vardır ve buna EKE adı verilir.
TÖREDEN AYRILAN BOZKURTLAR: Bazen, seyrek de olsa, Bozkurtlar' ın içinden töreyi hiçe sayarak ayrılanlar olabilir. Bu ayrılanlar, Bozkurt'un yalnız yaşayamama özelliğine uygun olarak Karakurt, Canavar gibi alt kurt cinslerinin, hatta çakal, tilki, köpek gibi hayvanların sürülerine karışırlar. Genelde böyle bir durumda o Bozkurt, yeni katıldığı bu alt düzeyden sürü içinde yüksek bir mevkide bulunur.
Bozkurt topluluğu dağda, ormanda, bozkırda zaman zaman alt tabaka sürüleri ile karşılaşırlar. Karşılaştıkları alt tabaka sürüde eğer bir bozkurt varsa, onu hemen hissederler. Yavru Bozkurtlar, kendilerinden olan bu yaratığın neden yabancı bir sürü içinde olduğunu anlayamazlar; hatta onu, hala kendi topluluklarının bir ferdi olarak algılarlar ve o bozkurdu kendi topluluklarına çağıran kimi sesler çıkarırlar. Bu sesler, bozkurtluk niteliğini yitirmiş olan yaratığa kıvanç verir. öylesine gururlanır ki, içinde bulunduğu sürünün üyelerine, ne denli önemli bir yaratık olduğunu hareketleriyle anlatmak ister gibidir. Bazen geri dönmek ve Bozkurt sürüsüne yeniden katılmak ister. Ama yavru bozkurtları kandırabilse de, yetişkin ve yaşlı bozkurtları kandıramaz ve genelde sınavları geçemediği için de yuvaya geri dönemez.
YALNIZ BOZKURTLAR: Bozkurt topluluğundan ayrılıp da başka bir sürüye katılmayan, dağa çıkan Bozkurtlar ise sınavları başarıyla verirlerse, yeniden yuvaya kabul edilirler.
Ülkücü Terimler Sözlüğü
Alperen: Alp savaşçı, Eren ise derviş anlamına geliyor. Alperen, yani savaşçı
derviş… Alperen, Anadolu'yu Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak için Ortaasya'dan gelen
Türkler'e verilen ortak addır.
Asena: Türk mitolojisinde dişi kurt.
Atsızcılar: Türkçülüğü savunan Hüseyin Nihal ATSIZ'ın görüşlerine bağlanan Türk
milliyetçileri. MHP tabanında bu düşünceyi savunan kişiler bulunsa da, bugün
Atsızcılar'ın büyük bölümü bağımsız olarak hareket etmektedirler.
Başbuğ: Türk milletinde baş, başkan, komutan anlamlarına gelen sıfat. Fakat,
"Başbuğ" tanımlaması Ülkücüler tarafından yalnızca Alparslan TÜRKEŞ için
kullanılmıştır.
Bizim Ocak: 1980 sonrasında Ülkü Ocakları'nın kapatılmasından sonra kurulan yeni
yapının adı.
Bozkurt: Türk mitolojisinde Türkler'e Ergenekon'dan çıkışlarında yol gösteren kurt.
Özgürlüğün simgesi.
Bozkurtçular: CKMP'nin MHP adını aldığı 1969 Kongresi'nde partinin ampleminin
Bozkurt olmasını savunan Türkçü grup.
Bozkurt Selamı: Ülkücü Hareket mensuplarının selamlaşma ve zafer işareti. Bu
işareti, Türkiye'de ilk olarak 1984 yılında Ankara'ya gelen Gagavuz Kültür Bakanı
Maria Marunoviç kullanmıştır.
Börteçine: Türk mitolojisinde Türkler'in Ergenekon'dan çıkışlarında demir dağı
eriterek , yol açan demircinin adı. Moğol dilindeki anlamı ise Bozkurt'tur.
Dokuz Işık: Alparslan TÜRKEŞ'in ilk olarak 1965 yılında kaleme aldığı, 1967'de de
CKMP Kongresi'nde şimdiki haliyle kabul edilmiş Ülkücü Hareket'in fikrî alt yapısını
oluşuran doktrine eser. Her ışık bir kavramı temsil eder. Sırasıyla: Milliyetçilik,
Ülkücülük, Ahlâkçılık, Toplumculuk, İlimcilik, Hürriyet ve Şahsiyetçilik, Köycülük,
Gelişmecilik, Endüstri ve Teknikçilik.
El-İl: Yurt, vatan. Türk Milliyetçileri'nin bütün Turan coğrafyasındaki alanlara
verdiği ortak isim.
Erciyes Zafer Kurultayı: Kayseri'nin Tekir Yaylası'nda Erciyes Dağı'nın eteklerinde
her yılın ilk Pazar günü düzenlenen ve üç gün süren kurultay. İlk kurultay Alparslan
TÜRKEŞ'in önderliğinde 1990 yılında düzenlenmiştir.
Ergenekon Destanı: Türk soyunun gelişip güçlenmesini, yayılış ve büyüme dönemlerini
anlatan destan. Türk tarihi için Türkler'in dirilişi anlamına gelir. Bozkurt
figürünün öne çıktığı en temel mitostur.
Esir Türkler: Özellikle SSCB döneminde o coğrafya başta olmak üzere sömürge altında
yaşamakta olan tüm Türkler'i ifade etmek için kullanılan bir kavram.
Gönül Seferberliği: Milleti topyekün bir hedefin etrafında kilitlemektir. Alparslan
TÜRKEŞ'in eserlerinden birinin adıdır.
İ'lây-ı Kelimetullah: Allah'ın ismini yüceltmek ve her yere taşımak . Bu kavram,
ağrlıklı olarak Türk-İslâm Ülküsü'nün terminolojisi içinde kullanılır.
Kara Emperyalizm: Emperyalizm'in ana hedeflerinin , silah gücü kullanılarak , zorla
ve baskıyla gerçekleştirilmeye çalışılması.
Kızıl-Elma: Türk Milliyetçiliği'nin terminolojisinde 'Cihan Hakimiyeti"nin simgesi
olarak kullanılan kavram.
Komando: CKMP'nin son yıllarında ve MHP'nin ilk yıllarında Ülkücü gençlerin
kamuoyunda tanındığı isim. TÜRKEŞ, 12 Mart 1971 Muhtırası 'ndan sonra MHP tabanında
komando isminin kullanılmasını yasaklamıştı. 70'lerin başından itibaren MHP'li
gençler, Ülkücü olarak anılmaya başlandılar.
Lider-Teşkilat-Doktrin: Ülkücü Hareket'te zincirleme üç önemli kavram.
Lider: Ülkücü Hareket'in önderi.
Teşkilat: Ülkücü hareket'in tüzel kişiliği.
Doktrin: Ülkücü Hareket'in fikrî ve siyasî alt yapısı.
Millî Birlik: Bir toplumu, karşılaştığı engeller karşısında dirençli ve muzaffer
kılan , o toplumu oluşturan bireylerin arasındaki millî dayanışma ve birlik ruhu.
Aynı zamanda TÜRKEŞ'in, 1960 İhtilâli'nden sonraki seçimlerde, kullanılmasını
istediği partinin adı.
Milliyetçilik-Toplumculuk: CKMP ve MHP çizgisinin 1971 yılına kadar kullandığı
siyasî kavram. Bu kavram , Adolf Hitler Faşizmi'ni çağrıştıran Nasyonel Sosyalizm'e
benzetildiği için kullanılması Alparslan TÜRKEŞ tarafından yasaklandı.
Nizâm-ı Âlem: Tüm dünyaya düzen getirme ülküsü.. MHP'nin 1970'li yılların
ortalarında Türk-İslâm Ülküsü'nün temeli olarak savunduğu çekirdek düşünce.
Nasyonal Solidarizm: Kaynağını Ziya GÖKALP'ten alan Solidarizm kavramı, ulusal
dayanışma anlamında kullanılıyor. CKMP döneminde az da olsa kullanılan bir kavram.
Milliyetçi-Toplumcu anlayışa oranla ulusal değerlere daha sıkı bir bağlılığı ifade
ediyor.
Ötüken: Türklerin anayurdu olarak bilinir. Göktürk Devleti'nin sınırları içinde
kalan bu kent, Türk Milliyetçileri için "kutlu yurt" olarak da adlandırılır. Aynı
zamanda Türkçülük hareketinin önderi Nihal ATSIZ'ın çıkardığı bir derginin de
adıdır.
Reis: Ülkücü Hareket'te teşkilat önderlerine verilen gayriresmi unvan. Ülkücü
Hareket içinde, üniversite gençlik liderlerine de "reis" denilmektedir.
Sovyet Emperyalizmi: Emperyalizmin SSCB tarafından "devrim ihracı" yoluyla
uygulanıldığını savunan anlayış.
Şamanizm: Kuzey ve Orta Asya'daki Türkler, arasında günümüze kadar ulaşan doğaya
tapma, doğaüstü ruhlara inanma temeline dayalı olan din, Şamanlık MHP'nin ön
tarihindeki Türkçülük döneminde çok sayıda Şamanist bulunuyordu. Bunlar, daha çok
Türkçü, Bozkurtçu olarak anılan kesimin içinde yer almaktadırlar.
Şaman: Şamanizm'e inanan kişi.
Tabutluk: Bir çeşit işkence hücresidir. Ülkücü Hareket, tabutluk ismiyle ilk olarak
1944 Mahkemeleri sürecinde tanışmıştır.
Taş Medrese: Yusufiye olarak anılan cezaevlerinin diğer adı. Hoca Ahmed YESEVÎ ve
onun yolunda gidenlerin çilehane ve medreselerine atıfta bulunarak ortaya çıkmış bir
kavramdır.
Töre: Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin,
kurallarının, gelenek ve göreneklerinin, ortaklaşa alışkanlıklarının bütünü. Töre
kavramı Ülkücü Hareket içinde davanın savunulması sırasında ortak ve sarsılmaz
ilkeler bütünlüğünü ifade eder.
Turan: Tüm Türk Devletlerinin bir bayrak ve devlet altında toplanması ülküsü.
Turancı: Turan ülküsünü, dünya görüşü olarak savunan Türk Milliyetçisi.
Türkçülük: Ülkücü Hareket'in CKMP-MHP çatısı altında siyasî ve fikrî bir sistem
haline gelmesinden önce var olan sıkı Türk Milliyetçiliği çizgisi. Türk ırkının
kutsallığını savunan ve daha çok Nihal ATSIZ'ın aksiyon hareketi ile oluşan
ideoloji. "Dünya Türk Olsun"(DTO) anlayışını savunan çizgi.
Türkçü: Irk temelindeki Türkçülük idealini gerçekleştirmek için çaba sarfeden
çizgi.
Türk Dünyası: Gerek bağımsız gerek özerk Türk devletleri gerekse de sömürge altında
yaşamakta olan Türk topluluklarının bulunduğu coğrafyanın tamamı. Bu alan aynı
zamanda Turan coğrafyası anlamına gelmektedir.
Türklük Şuuru: Etnisite ile olmasa dahi, Türk Milleti'ne tarih, coğrafya, dil, din
ve kader birliği ile bağlı olma bilinci anlamına gelir. Ülkücü ideolojinin temel
siyasî kavramlarından biridir.
Türk-İslâm Ülküsü: Seyyid Ahmed ARVASÎ'nin kaleme aldığı üç ciltlik eserin adı.
Ülkücü Hareket'in 1970'li yıllardaki ideolojik kaynağı. Türklüğü bedeni, İslâmiyeti
ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle Dünya'nın bir numaralı devleti yapmak
özlemini taşıyan; Dünya Türklüğü'nün , İslâm Dünyası'nın ve bütün mazlum milletlerin
umudu olabilme ülküsü. İlk kez Osman Yüksel SERDENGEÇTİ tarafından kullanıldığı
söylenen, "Tanrı Dağı Kadar Türk, Hirâ Dağı Kadar Müslüman" sloganı, Türk-İslâm
Ülküsü'nün temel formulasyonudur.
Türkiye Sevdası: Türk Milliyetçilerinin ve genellikle MHP yöneticilerinin kullandığı
bir kavram. Ülkücü Hareket'in ülkesine olan bağlılığını ve sevgisini ifade etmek
için kullanılır. Geçmişte Alparslan TÜRKEŞ'in de kullandığı bu kavram ağırlıklı
olarak MHP lideri Devlet BAHÇELİ tarafından dile getirilmektedir.
Üç Hilâl: Osmanlı Devleti'nin bayrağı. Üç kıtada hakimiyetin simgesidir. Asya,
Avrupa ve Afrika'da hakimiyeti temsil eder. Ayrıca Osmanlılar'da bayrakta hilâller,
bir renge ve her renk de bir kavrama karşılık gelir. İlk renk kırmızıdır. Kırmızı,
ülkenin ve devletin şehidlerin kanıyla ayakta durduğu anlamını içerir. Diğer ren
yeşildir ve İslâmiyet'i temsil eder. Üçüncü renk ise beyazdır. Beyaz, devletin
şeffaf, temiz ve adaletli olduğunu ifade eder. Alparslan TÜRKEŞ, 8-9 Şubat 1969
tarihleri arasında toplanan CKMP Kongresi'nde parti adını MHP'ye, partinin
amblemini ise Üç Hilâl'e çevirmiştir.
3 Mayıs Türkçülük Günü: 1944 Mahkemeleri sürecinde Türkçülüğün düşünceden harekete
geçtiği gün olarak kabul edilen 3 Mayıs 1944 tarihine atıfta her yıl o tarihte
kutlanan bayram.
Ülkü: Amaç edinilmiş ideal, ulaşılmak istenen hedef.
Ülkücü: Türk Milliyetçiliği ülküsünü gerçekleştirmek isteyen ve bu uğurda mücadele
veren kişi.
Ülkü Ocakları: 1968 yılında Ülkücü Hareket mensuplarının fikirlerini
kurumsallaştırmak için kurdukları derneğin adı. Bu dernek, 68 kuşağındaki solcu
gençlerin kurduğu Fikir Kulüpleri Federasyonu'na(FKF) karşı kurulmuştur.
Yusufiye: 12 Eylül Darbesi sonrası tutuklanan ve hüküm giyen Ülkücülerin
cezaevlerine verdiği isimdir. Yusuf Peygamber'in esaretine atıfta bulunarak
kullanılan bir kavramdır.
milliyetçi slogan
RUHUM ALLAHA BEDENİM TÜRKİSTANA KURBAN OLSUN
|
HAYDİ GENÇLER YUVAYA
ÜLKÜCÜ CAMİAYA
GELECEĞİN ANALARI
ŞİMDİNİN ASENALARI
Ne de yakışır kırmızıya beyaz,
Yakıştıramayan eylesin niyaz.
Ya titreyip , kendimize döneceğiz
Ya köleleşip, yok olup gideceğiz. ,,
BU VATAN UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.BİZ DE VATAN İÇİN VARIZ.ÖLÜRSEK DE VATAN İÇİN ÖLÜRÜZ.
YIKILACAK PUTLAR
DİRİLECEK BOZKURTLAR
|
Tek yürek, Tek bilek,
iste budur, ÜLKÜCÜ HAREKET.
yaşamak için değil gerekirse turan uğruna ölmek için doğduk
|
ıÜüAY KALBIMDE, YILDIZ GÖZÜMDE, KIRMIZI KANIMDA, BEYAZ ANLIMDA, NE MUTLU ÜLKÜCÜ VE DOGRU TÜRK OLANA!!!
BASBUG TURKESIN ASKERLERI ENGEL TANIMAZ GIDER ILERI YILDIRAMAZ BIZI EMPERYALIST ITLERI
ŞAKAGIMIZDAKİ KANSA O BİZİM GÜLÜŞÜMÜZDÜR NAMERTCE YASAMAKTANSA O BİZİM ÖLÜŞÜMÜZDÜR.
İNADINA ÜLKÜCÜYÜZ
|
Kurtların Yaşadığı Yerlerde Çakallar Yaşayamaz
tam bağımsız türkiye...
yabancıya toprak yok...
ya bağımsızlık,ya ölüm...
türk'ün türk!ten başka dostu yok...
imf'ye son...
ab'ye son...
seçim barajı düşecek...
EN BÜYÜK TÜRKİYE,BAŞKA BÜYÜK YOK Ülkücü Sokaklara değil DEVLETE ; Meclise değil TEK BAŞINA İKTİDARA Talipdir..
Sorarlarsa bana yiğidin erin,harmanı ÜLKÜCÜ HAREKET DERİM:Ülkemin çektiği bunca dertlerin,dermanı ÜLKÜCÜ HAREKET DERİM
ALLAH'A NE MUTLU TÜRK YARATILDIK
NE ESİR EDİLDİK NE DE SATILDIK..
dostlara sorsanız ermiş veliyiz,düşmana sorsanız olma deliyiz,adınız nediye sormayın bize,ALPARSLAN TÜRKEŞİN ASKERLERİYİZ
VATANIM
HA EKMEĞİNİ YEMİŞİM
HA UĞRUNDA İKİ KURŞUN
TEK TANRI,TEK BAYRAK,TEK KAN
|
|
BAYRAK YAKAN itleri KAHREDECEK TÜRK MİLLETİ DESTEK VEREN GÜÇLERİ KAHREDECEK TÜRK MİLLETİ.
|
|
ESARET ALTINDA YAŞAMAKTANSA YAŞASIN ÖLÜM
BEN TÜRKİYEM İÇİN SAVAŞAN KIBRISLI KUTLU TÜRKÜM
|
BOZKURT!!! SEVDALI OLANLARIN DESTANIR..
|
BOZKURTLAR KADAR HÜR OLACAĞIZ
KARTALLARDAN DA YÜKSEK
CİHANA HAKİM OLACAĞIZ
KANIMIZDAKİ KUDRETİ BİLSEK
|
|
TÜRKSEN ÖĞÜN,
DEĞİLSEN İTAAT ET...!
|
DAĞLAR,TAŞLAR DİLE GELSE
ŞEHİTLERİN DEĞERİ BİLİNSE...
|
YA İSTİKLAL,YA ÖLÜM DEDİK
TÜM DÜNYAYI İNLETTİK
|
TÜRK İSEN ÖĞÜN, DEĞİLSEN İTAAT ET.
|
İYİLİKTİR,DOĞRULUKTUR ADIMIZ..YİĞİTTİR,MERTTİR NAMIMIZ..ÜLKÜCÜ HAREKETTİR SEVDAMIZ...
|
TANRI, -TÜRK´Ü SEVEN- TÜRK´Ü KORUSUN VE YÜCELTSIN!
|
Ben bir Türk'üm dinim. cinsim uludur.
|
KAHROLSUN AB
YAŞASIN BÜYÜK TÜRKİSTAN
YAŞASIN TÜRKİSTAN BİRLEŞİK DEVLETLERİ
|
NE VAZGEÇTİK KUR'ANDAN
NE DE VAZGEÇTİK TURANDAN.
|
Bozkurtlar gelecek, ihanet bitecek
|
Hak, hukuk, adalet. Milliyetçi Hareket
|
İmanlı gençlik bu davada birleştik
|
TÜRK'ÜM IRKIMA İSİM OLAN TEK HECELİ KELİME!! MEZAR TAŞIM KAFİ GEREK YOK HEYKELİME!!..
|
ÜLKÜCÜ geçinen değil,ÜLKÜCÜLERDEN geçinen değil,ÜLKÜCÜ ol....
|
ERGENEKON YURDUN ADI BÖRTEÇİNE KURD'UN ADI
|
burası bozkurt diyarı geleni var gideni tanınmaz
|
Dağlar bizimdir, ferman gerekmez.
BOZKURTLAR yaylasında çakallar ötmez.
|
KÜRŞADIN NARASIYLA İNDİK TANRI DAĞINDAN
RUHUMUZU KANDIRDIK ORHUNUN KAYNAĞINDAN
|
ÜLKÜCÜ HAREKET ENGELLENEMEZ
|
biz biz biz ALPARSLAN TÜRKEŞİN askerleriyiz
|
mazluma yunus zalime yavuz vatana canımız feda
|
DEMEYİZ DAĞ,TAŞ,KAYA;
KOŞARIZ KIZIL ELMAYA
|
ELDEN GİDİYORSA VATAN,
DURMA PUSATLARI KUŞAN
|
BİTER,BİTER ELBET;
HAİN KELLELER GİDER GİDER ELBET
|
KUŞANDIK PUSATLARI,BİTİRECEĞİZ ÇAŞITLIĞI
|
ÖLMEZ BU HAREKET ÖLMEZ BU BU DAVA
|
bitecek elbet bu çile gülecek ülkücüye turan yine
|
YENİ YILIN ADI GEÇ DOĞACAK KURTUN ADI ÜLKÜCÜ GENÇ OLACAK
|
KAHROLSUN DÜZEN YAŞASIN DEVLET
|
BOZKURTLAR ÖLMEDİ ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEDİ BÖLÜNMEZ........
|
Ey Ülküdaş... Silkelen Ayağa Kalk... Esas Duruşunu Göster Alem-i Cihana...
|
Yabu toprak dirile... Ya da "Hak'tan" Helaka Destur Verile...
|
ÜLKÜCÜLÜK İBADETTİR
ÜLKÜCÜLÜKTEN TAVİZ KABAHATTİR.
|
GELECEK SEÇİMLER İÇİN DEĞİL
GELECEK NESİLLER İÇİN ÜLKÜCÜLÜK.
|
ıÜü
"NE SAĞ, NE SOL; ÜLKÜCÜ OL!"
|
BOZKURTLARIN İÇİNDE ÇAKALLARIN İŞİ NE.
|
Kurtla Çakal hısım olmaz
Dedehan Dedeler
|
vur bozkurtum tilkiye vur kurtulsun türkiye
|
ülkümüz göklerde dalgalanan bir sancak;
ALLAHIN huzurunda eğiliriz ancak
|
^^Ülkücülüğü, gençlik kurtaracaktır.Bilgileri gençlere yatıralım.^^
|
Sensiz Bir Kişi Eksiğiz !
|
Benim sınırlarım Çin Seddi'nden Viyana'ya,
Kalk hadi Ülküdaş gidelim Kızıl Elma'ya...
|
Biz Geleceğiz.. Bize Güvenin...
|
İşte Gençlik, İşte Türkiye.
|
Ne Amerika, Ne Rusya, Ne de Çin
Biz çalışacağız "TURAN"ı kurmak için.
|
TANRI DAĞI KADAR TÜRK,HİRA DAĞI KADAR MÜSLÜMANIM...
Yıkıldın, yakıldın devrim dediler,Soysuzlaştırıldın evrim dediler, Bozkurt'a it, ite yavrum dediler,Kalk, dogrul, yerinden yürü. Geç öne!UYAN EY TÜRK KENDİNE DÖNMEYİ DENE!..
Devlet ipi kaçırır yakalar ülkücüler
Yine devletim bana terör dedi neyleyim
BİZLER UMUTSUZLUĞUN OLDUĞU YERDE UMUDUMUZU KAYBETMEDEN YÜRÜYENLERİZ. HER YOLDA ÇAKILLAR HER DURUDUĞUMUZ YERDE ÇAKALLAR OLSA NE YAZAR.. YA ÖLÜMÜNE SEVERİZ YA DA TEK KALEMDE SİLERİZ... TÜRK TARİHİNİ BİZ YAZDIK, GEREKİRSE TARİHTENDE SİLERİZ..
Neden Türk-İslam Ülküsü?
Neden, şu veya bu ad altında toplanmayı değil de "Türk-İslam Ülküsü" ne bağlanmayı savunuyoruz? Biz iddia ediyoruz ki, "Emperyalizm", Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir. Bir taraftan kültür emperyalizmi ile "vatan çocuklarını" din ve milliyetine yabancılaştırarak kendi emellerine hizmet edecek kadrolar
hazırlamakta, diğer taraftan din ve milliyet duygularını, herşeye rağmen terk etmeyen çocuklarımızı da birbirine düşürmeyi planlamaktadır.
Bugün yeryüzünde iki somürgeci "blok" vardır. Bunlardan biri kara renkli "kapitalist emperyalizm" diğeri ise bütün fraksiyonu ile "kızıl emperyalizm". Birincisi "çok uluslu şirketlerin" paravanasında, "az gelişmiş veya gelişmekte olan halklara yardım etmek, özgürlük ve uygarlık götürmek" maskesi altında, ikincisi de "ezilen, sömürülen halklara bağımsızlık, özgürlük ve adalet götürmek" maskesi altında, "sınıfsal savaş"
sloganı ile "iç savaşlar" çıkartmakta ve "dünya proleterlerinin dayanışması" adı altında işgalini gerçekleştirmektedir.
Gerçekten de yer yüzünde ezilen ve sömürülen bir de "üçüncü dünya" vardır. Bu dünya, daha çok Asyalı, Afrikalı irili ufaklı devletlere ve devletçiklere, beyliklere, emirliklere,
federasyonlara bolünmüş milletlerden ibarettir. Esef edelim ki, bu insanların sayısı birbuçuk milyardan daha fazladır. İşin ızdırap veren diğer bir yanı da, bu nüfusun çoğunluğunu
müslümanlar teşkil etmektedir. Bunun yanında çok acı bir gerçeği daha belirtelim ki, bu ezilen ve sömürülen müslümanlar arasında Türk Milleti'nin çok önemli bir bölümü
bulunmaktadır.
1970 Yılında yapılan bir araştırmaya göre, yabancı boyunduruğunda tam bir sömürge hayatı yaşayan Türk nüfusunun sayısı, Türkiye'mizde bulunan genel nüfusumuzun tam
iki katıdır.
Emperyalist güçler, fırsat buldukları zaman zorla, bulamadıkları zamanlar ise hile ile İslam ve Türk dünyasını ele geçirmiş, zenginliklerini yağmalamış, din ve milliyet duygu ve değerlerini tahrip etmiş, direnenleri lekeleme ve imha yoluna gitmiş, kendine uygun kadrolar yetiştirmiş, bu milletlerin uyanış, diriliş hamlelerini, milli eğitim ve kalkınma planlarını baltalamış ve bu ülkeleri, "ebedi sömürge" statüsüne mahkum etmek için elinden
geleni esirgememiştir.
Emperyalist güçler, korkunç bir kültür emperyalizmi programı ile millet çocuklarını milli tarihlerine, milli ve mukaddes kültür değerlerine, milli ülkülerine, milli menfaatlerine, hatta motif ve sembollerine düşman etmekle kalmazlar, kendi değerlerini "bir uygarlık ve ilericilik" unsuru biçiminde onların kafalarına ve vicdanlarına oturturlar. Böylece milli ve mukaddes değerlere bağlı milliyetçilerin karşısına, bu değerlere ters düşen "yabancılaşmış kadrolar" çıkarırlar. Bir ülkede, değerler "ikizleşince", kadroların da ikizleşmesi ve çatışması mukadder olur. İşte düşman, bu noktada aktivitesini arttırır. Ülkenin ve
milletin "parsellenmesi" için beynelminel güçleri harekete geçirir.
Ülke artık birbirinin gırtlağına sarılmaya hazır kadrolara bölünmüşse, düşman rahatlıkla at oynatabilecek vasatı bulmuş demektir.
Düşman, karşısındaki güçleri parçalayarak, onları birbirine düşürerek, kolay yutulur lokmalar durumuna sokmak ister. Mesela, sanki bir insan, hem 'dindar', hem 'milliyetçi', hem 'medeniyetçi' olamazmış gibi, bu değerleri birbirine zıt proğramlar durumuna sokarak, hiç yoktan 'çatışan güçler' meydana getirir. Bu oyunlarını, o kadar ustaca planlar ki,
tertiplerini anlamak için bazan olayların üzerinden elli veya yüz sene geçmesi gerekir. Mesela, Osmanlı Türk Devleti'nin parçalanması ve Orta-Doğu'nun sömürgeleştirilmesi için,
dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, 'din' ile 'milliyetçilik' arasında zıddiyet ve düşmanlık duyguları doğurmayı planlamış olduklarını şimdi itiraf ediyorlar.
Serge Hutin adlı bir Fransız masonunun yazdığı 'Les Francs-Maçons' kitabının 127.nci sayfasında okuduğumuza göre İslam dünyasında masonlar Cemaleddin-i Afgani ve
Muhammed Abduh gibi 'din politikacılarını' localarına kaydederek onların eliyle 'Dini, milli yapılara göre reforme ederek' alemşumul İslam dinini bozmak, öte yandan Müslüman
Kardeşler (Freres Musulmans) hareketi ile de 'İslam'da milliyetçilik yoktur' propagandası ile milletleri çökertmek ve bu suretle -çok kahpece bir planlar- birbirine zıt 'İslamcı' ve
'Milliyetçi' sun'i düşman kamplar doğurmak istemişlerdir.
Emperyalizm, bizim dünyamızda bu 'paradoks'tan çok istifade ettiğini ayrıca yazmaktadır. Dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, din ve milliyet gibi iki mukaddes varlığımızı,
birbirine düşman göstermek oyunundan kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.
O halde, Türk Milliyetçisine düşen iş, bütün varlığı ile bu oyunu, herşeyden önce kendi yurdunda bozmak olmalıdır. Bu ülkede, sun'i olarak birbirine düşman 'güya Türkçü' ve 'güya İslamcı' cepheler meydana getirmek isteyen hain ve kahpe oyunların
karşısına, bir Müslüman-Türk olarak ve tarihine yaraşır bir biçimde çıkmalıdır.
Bunun için, Türk-İslam kültürüne, Türk-İslam medeniyetine, Türk-İslam ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni,
İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan, Dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin
ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur.
Din ve milliyet, zıt değerler değildir. Bu sebepten, 'sentez', tez ile anti-tez arasında söz konusu olacağına göre, yıllardan beri kullandığımız 'Türk-İslam sentezi' yerine, 'Türk-İslam Ülküsü' sözü daha uygun olur düşüncesi ile kitabımızın adını, 'TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ' olarak seçtik. Bunu ısrarla kullanacağız
kürt ülkücü olurmu
Kürtçe konuşuyor ve Kürt kimlikleriyle gurur duyuyor, ama MHP'ye katılıyorlar. Kendilerine "Bozkürtler" diyen Diyarbakırlı ülkücü Kürtler, bütün Kürtler'in bölücü gibi algılanmasından rahatsız. "Kürt'ten ülkücü mü olur" eleştirisine yanıtları da hazır: "Hem de kralı olur!" Diyarbakır Ülkü Ocağı'nın Kürt Başkanı Cihan Kayaalp, Kürt gençlerinin ülkücülüğe eğiliminin arttığını savunuyor. MHP Diyarbakır İl Başkanı Abdullah Arzakçı'nın iddiasına göreyse partisi genel seçimde DTP'nin ardından ikinci sırada yer alacak; 10 sene içinde Diyarbakır MHP'nin kalesi olacak!
Diyarbakır'ın en işlek caddelerinden birinde, küçük bir apartmanın dördüncü katı. Bulunduğumuz dairenin eski kapısı kapanmak bilmiyor. Gelen giden çok! Aşina oldukları mekanda pek de aşina olmadıkları simamızla karşılaşan gençler, önce gelen arkadaşının şaşkınlık ifadesini devralarak giriyor içeri! Şöyle bir süzüp, "Ne iş" der gibi kaş göz işaretiyle yaptıkları mini güven testinden sonra, diğer gençlerin arasına karışıyorlar. Yaşları 15 ile 28 arasında. Lise öğrencisi de var, üniversite öğrencisi deCevval olan birkaçını saymazsak, ketumlukta söz birliği etmişçesine kısa cümleler kuruyorlar
ülkücüler olmasa
Yüce Divan korkusundan olsa gerek, ülkücülerin 30 yıl öncesine de laf atıyor. İmralı'daki katili "onun da kanuni hakları var" diye savunan, "sayın" diyerek saygılarını sunan, PKK'nın uzantıları ile koalisyon kuracağını açıklayan Tayyip ile laf yarışı yapmak değildir amacım. İçinde Tayyib'in de olduğu ülkenin namusunu kurtaran ülkücülere "terörist" diyecek kadar "yüce divan" korkusunu her hücresinde hisseden Tayyip Erdoğan'ın hep bu gününü, BOP eşbaşkanlığını yazıp durduk.
Madem 12 Eylül öncesini de konuşmak istiyor, kabul, geçmişi de biraz konuşalım. Bakalım kimler "karılarının yazmasını giyip, biz nefsimizle cihattayız" diyerek saklanmış, kimler memleketi komünizme yedirmeyeceğiz diye canlarını siper etmiş, anlayalım.
Tayyip gibilerinin o dönemdeki genel ismi Akıncılar idi.
"Akıncı" ifadesi bende hep "Osmanlı öncü kuvveti", "serden geçenler" çağrışımı yapardı. Ta ki Tayyip gibileri tanıyana kadar.
Akıncılar, güçsüz oldukları yerlerde "ülkücülerin koltuğunun altına girip, rahatça okullarına gider gelir, ülkücüler vatan müdafaası yaparken, bunlar nefis terbiyelerine devam ederdi."
Herhalde nefisleri öyle terbiyesizdi ki, kapıya dayanan düşmanı bile görmezden gelir, "nefisleriyle cihada" devam ederlerdi.
Konya gibi kalabalık oldukları yerlerde ise, ülkücüleri katletmeyi "kafirle cihat" ile eşdeğer tutarlardı. Gündüz aynı camide namaz kıldıkları ülkücüleri, güneş batar batmaz "kafir" ilan eder, kurdukları pusularda katlederlerdi.
Tayyip Erdoğan, gündüz başını çektiği grupla "Ayasofya cami olmalı" yürüyüşleri yapar, "hadi girip içerde namaz kılalım da cami olsun" diyenlere "benim maçım var, sonra..." derdi herhalde, ki Ayasofya'ya girdiği hiç görülmemiştir. Elbette Akıncıların içinde cesaretli(!) olanlar da vardı. Bunlar, "nefisleriyle cihattan" arta kalan zamanlarda, aynı boya ve aynı fırçayla, duvarın bir yanına "Tek Yol Devrim", diğer yanına "Tek Yol İslam" yazarlardı.
Bunların en akıncısı, "80 öncesi hiç bir Müslüman eline silah almadı" diyerek, ülkücüleri din dışı ilan etmek haysiyetsizliğini bile yapmıştı.
Tayyip Erdoğan kafası öyle bir kafa ki, Diyarbakır'da bir PKK leşinde haddini aşan kalabalığa ders olsun diye uçan TSK uçakları hakkında "iki tarafı da tasvip etmiyorum" diyerek, PKK ile TSK'yı eş tutmakta bir beis görmemişti.
Aynı kafanın, 80 öncesi olayları da "teröristler" diye aynı kefeye kayması normaldir.
Çünkü onun kafasında Müslümanlık, Yahudiden "hizmet tacı almak", namaz kılmak, hahamlarla papazlarla oruç açmaktan ibarettir. Onun Müslümanlık anlayışında, "Vatan, bayrak, milli onur,..." yoktur.
Akıncı iken böyle biriydi. Şimdi Akıncı gömleğini çıkartıp, giydiği AB-D gömleğinde ise Müslümanlık, sadece ve sadece Vatikan'ın projelendirdiği ve eşbaşkanlığına Tayyip Erdoğan'ı getirdiği "Ilımlı İslam" dır.
Tayyip Erdoğan öyle bir Müslüman'dır ki, Moon tarikatının bütün dinleri birleştirdiği "tek bir din" teorisini, Türkiye'de "Dinler Bahçesi" açarak gerçekleştiren biridir.
Ülkücüleri, terörist ilan eden kafa Müslüman Türk kafası değildir. Ülkücüler anarşinin tarafı değil, Milli Mücadelenin Kalesiydi. Halen de öyledir. Tıpkı, Çanakkale'deki gibi. Tıpkı Dumlupınar, Sakarya'daki gibi.
"İngilize, fransıza direnmek günahtır", "Mustafa Kemalin askerleri ölünce şehit olmaz" diye fetva veren şeyhlerin, şıhların kafası neyse, Ülkücüleri terörist ilan eden kafa da aynı kafadır.
Mustafa Kemal, kendisini kafir ilan eden şeyhlerin, şıhların da namusunu kurtarmıştı. Ülkücüler de, vatanın da akıncıların da namusunu kurtardığı gibi.
***
Şehidime "Kelle" diyen bulanık kafa, Bedrin Aslanları Ülkücülere de elbet "Terörist" diyecektir.
Normaldir.
***
Şimdi anlaşılmıştır herhalde, kapıya dayanan düşmanı görmezden gelip kim "karısının yazmasının altına saklanmış", kim canı pahasına ülkeyi savunmuş.
Günün soruları;
Mustafa Kemal olmasaydı, Emine mi olurdu, Emanuel mi?
Ülkücüler olmasaydı, Esra mı olurdu, Emma Nataşa mı?
ap(iç)o yu kim aşmadı
Bir insanın zeki yahut geri zekâlı olması da yüce Allah'ın bir takdiridir. Bu konuda kimseyi ayıplamak, suçlamak gibi bir davranış içine girmemiz mümkün değildir.
Geri zekâlılık bir insanda bazen genel manada, bazen çeşitli konular üzerinde tesirini gösteriyor.
Bugünki yazımızda, Türkiye'nin en çok konuşulan ve tartışılan konusu olan '(AB)-(D)ullah Öcalan'ın idamı konusunda' MHP'yi haksız bir şekilde eleştiren ve iftira atan, suçlayan değerlendirmelerde bulunan bazı geri zekâlıların hallerini tahlil edeceğiz.
O geri zekâlılar bu yazıyı iyi okusun, okuyan akıl sahipleri de etrafındaki bu tür geri zekâlılara bu yazıyı okutsun…
Bu geri zekâlıların büyük bir çoğunluğu Ampül sembollü bir partinin mensubudur. Bu mensuplar, gazete köşelerinde, internet köşelerinde, kahvehanede, köyde, kasabada, ilçe de velhasıl her yerde "Apo'yu MHP idamdan kurtardı" propagandasını yapmaktadır.
Hele bu propaganda içinde "APO'yu İmralı'ya MHP koydu" cümlesi yok mu, işte geri zekâlı oluşlarını tescilleyen en büyük sebep oluyor.
Bu köşeden, bu geri zekâlılara defalarca yazdık, bu geri zekâlılara defalarca sorduk…
(AB)-(D)ullah Öcalan,56.hükümet zamanı yani 15 Şubat 1999 günü yakalanıp, Türkiye'ye getirildi ve İmralı'ya kondu. Ve bu tarihte, MHP mecliste değil ama olsun bu geri zekâlılar için bunun bir önemi var mı? Ne olursa olsun, bunlara göre onu İmralı'ya koyan MHP'dir.
Apo'nun Türkiye'ye getiriliş tarihi 15 Şubat 1999, MHP'nin T.B.M.M'ne girip, koalisyon ortağı olma tarihi 18 Nisan 1999 iken, bu geri zekâlılar bu aradaki farkı bile hesaplayamamaktadır.
56.Azınlık hükümetinin Başbakanı merhum Bülent Ecevit, (AB)-(D)ullah Öcalan'ın yakalanma ve o caniyi İmralı'ya koyma sürecini Hürriyet Gazetesi'nden Sedat Ergin'e değerlendirmiş ve "İmralı'daki hazırlıklara ne zaman girişildi? "sorusuna "Ne zaman ki, Apo'nun Türkiye'ye getirilebileceği yolundaki kanaatimiz kesinleşti, hemen İmralı'daki hazırlıklara başladık. Getirilmesinden 3-4 gün önce diyebiliriz"(19 Şubat 1999) şeklinde cevap vermişti. Yani bazı geri zekalıların "APO'yu MHP yakaladı getirdi, İmralı'da adaya koydu ve besiye çekti" şeklindeki yalanları herhalde, Bülent Ecevit'in bu sözleri ile çürüyecektir. Ama bunların yalanları çürür, MHP'ye iftira atan o beyinleri bir türlü anlamaz bunu, taş kafalar.
ABD, (AB)-(D)ullah Öcalan'ı yakalayıp, 56.Azınlık Hükümetine teslim etmiştir. Bu teslimle birlikte, MHP'nin 18 Nisan 1999 günü yapılan seçimde birinci parti çıkmasının önüne geçilmiştir. DSP, 56.hükümetin son zamanı ,(AB)-(D)ullah Öcalan'ı teslim almasının meyvesini 18 Nisan 1999 günü gerçekleşen seçimlerde birinci parti olarak toplamıştır.
18 Nisan 1999 günü gerçekleşen seçimlerden, MHP 2.parti olarak çıkmıştır. MHP, bu seçimlerden çıkan siyasi manzara sonrası 57.hükümetin koalisyon ortağı olmuştur.
57.Hükümetin kurulması sonrası, ne (AB)-(D)ullah Öcalan'ın ne teslim alınışında, ne İmralı'ya konuluşunda ne bir imzası,ne bir etkisi olmamış MHP'ye idam konusu herşeyi ile ihale edilmiş oldu. Evet MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli elinde imkan olsa her fırsatta bu caniyi asacağını söylemiştir. MHP'nin hükümet ortağı olduğu dönem bunun mücadelesini tek başına vermiştir. O meşhur geri zekalılara soruyorum. Bu ülkede, MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli ve MHP'liler dışında "Apo idam edilsin" diyen, bunun mücadelesini veren bir tek devlet kurumu, bir tek parti genel başkanı gösterebilir misiniz?
MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli, bu mücadelesini 57.hükümet ortakları arasında açık ve net bir şekilde vermiştir. 12 Ocak 2000 yılında yapılan zirvede, bu konuda MHP Lideri 7.5 saat bunun mücadelesini vermiştir.
Bu durumu, 57.hükümetin koalisyon ortağı olan Mesut Yılmaz "7.5 saat zorlu bir görüşme yaptık. İstihbarat raporları okundu. Her şey bütün detayıyla ele alındı. Ama yine de karşımda hükümeti bozmaya çok kararlı bir Devlet Bahçeli gördüm." şeklinde izah etmişti.
O süreçte, MHP'yi Apo'ya ilişkin dosyanın meclise indirilmediğini noktasında eleştirenler de, daha önceki hükümetlerin uluslar arası hukuka atmış oldukları imza ve yapmış oldukları protokolleri görmeyip, MHP'yi suçlaması da, tam bir cahillik örneği olmaktadır.
12 Ocak Liderler zirvesi sonrası alınan kararda da "Bilindiği gibi Türkiye'nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu AİHM'nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM'ye gönderilecektir." Bu duruma işaret edilmiştir. 'Niye hemen göndermediniz' diye soran bazı geri zekalılar, ne önceki hükümetlerin attığı imzaları, ne de sonraki süreçte yaşananları bilmemektedir. Bilmek gibi gayeleri zaten yok, maksat MHP'ye bu konu üzerinden ne kadar zarar verebiliriz anlayışıdır.
Gelelim bu geri zekalıların, Apo'nun idamı konusunda MHP'yi suçlamasına…
Ampül rozetli bu geri zekalılar, APO'yu idamdan kurtaran partilerden birisinin kendi partileri olduğunu gizleyerek, bu konuda sürekli MHP'yi fırsat buldukları her ortamda eleştirmeleri, suçlamaları ve iftira atmaları, bizleri artık gerizekalılığın bu kadarına pes dedirtir hale getirmiştir.
Düşünün mecliste idamın kaldırılmasına dair 57.hükümet zamanı oylama yapılıyor, bu oylamada T.B.M.M'de toplam 7 parti bulunuyor. Bu partilerden sadece MHP idam cezasının kalkmaması yönünde, tam kadro "Hayır" oyu veriyor, diğer 6 parti birleşip, idam cezasını kaldırıyor…Ama bu gerizekalı, haysiyetsiz, şeref yoksunları hala 'MHP Apo'yu idamdan kurtardı' diye, sağda-solda propaganda yapıyorlar.
Kendi savunduğu partisi idamı kaldırmak için canla-başla çalışmış ve mecliste bu yönde oyunu kullanmış ama adamlar utanmadan "İdamı MHP kaldırdı, APO'yu MHP kurtardı" diyebiliyorlar.
1 Ağustos 2002 tarihinde, T.B.M.M'de AKP, DSP, ANAP, YTP, SP, DYP gibi partiler ortaklaşa hareket edip, idam cezasını kaldırmış, bunların karşısında bir tek MHP tüm milletvekilleri ile APO'nun idam edilmesi yönünede oy kullanmıştır. Gel de bunu bizim o meşhur geri zekalılara anlat…Adamlar anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar, beyinleri ancak gerizekalı formatında çalışıyor çünkü… TBMM tutanaklarından idamın kaldırılması (Aponun kurtarılması) için AKP milletvekillerinin konuşmalarını okuyabilirsiniz.
Mesela bu yazıyı özellikle okumasını istediğimiz geri zekalılara, idamı kaldıran partilerin genel başkanlarının, idam oylamasından sonra yapmış oldukları konuşmaları sunsak ne derler acaba?
İdamı kaldıran,APO'yu kurtaran parti genel başkanları bakın ne demişler:
Yılmaz: Keşke MHP de olsaydı
Mesut Yılmaz (ANAP Genel Başkanı): Türkiye, AB yolunda dev bir adım attı. Bunun, Meclis'ten bu kadar büyük çoğunlukla yapılmış olması, daha anlamlı kılıyor. Keşke MHP'de bunun içinde olsaydı. Bu attığımız adımın önemini gelecekte daha iyi anlayacağımıza inanıyorum.
Erdoğan: Top artık AB'de
Recep Tayyip Erdoğan (AKP Genel Başkanı): Bu, çok büyük bir başarıdır. Özellikle TBMM'yi takdir ediyorum, alkışlıyorum. 'Bu kadar kısa sürede olmaz, bu araya sıkıştırılmaz' diyenler cevabı aldılar. Top artık AB'de. Atacakları adımlarla ne derece samimi olduklarını göreceğiz.
Ecevit: Bu sonucu bekliyorduk
"Dünyada olduğu gibi, idamın Türkiye'de de kalkmış olmasından memnuniyet duyduk.
Çiller: AB'yi kuyudan çıkardık
Tansu Çiller (DYP Genel Başkanı): DYP, bir kez daha AB'yi kuyudan çekip çıkardı.
Cem: Üyelikte dönüm noktası
İsmail Cem (YTP Genel Başkanı): Türkiye kendi insanı için TBMM aracılığıyla çok önemli bir ışık yakmıştır. Bu olay Türkiye'nin AB'ne tam üyelik sürecinde adeta bir dönüm noktasıdır.
Kutan: Mutluluk duyduk
Recai Kutan (SP Genel Başkanı):'Türkiye'nin AB'ye girmesi gereklidir' dedik. O çizgimizde en ufak bir sapma olmadan gayret gösterildi. Memnuniyetle ifade edeyim ki böyle bir karar alındı. Yasaların Meclis'ten geçmesinden büyük mutluluk duyduk.
Bu geri zekalılar bunlarla da tatmin olmuyor ve kendi partisine "APO'yu niye idamdan kurtardın?" diye sormuyor da,hala "O zaman MHP niye rest çekip hükümetten ayrılmadı" gibi soru soruyor.
Ama bu geri zekalılar,şunu da bilmiyor ki,idamı kaldıran o oylama öncesinde MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli zaten restini çekip,3 Kasım erken seçim kararı aldırdığını…
Ampül ışıkları altında beyni sulanmış olanlara ne deseniz boştur.
Bölücübaşına "Sayın Öcalan" diye saygıda kusur etmeyenler, MHP'yi Apo'yu idam etmemekle suçluyor. Yüzsüzlük, pişkinlik örneği bu olsa gerek…